bir hüzün akşamında
güneş yavaş yavaş alçalırken ruhuma doğru
bir şeylerin dalgaları kıyıma vururken usul usul
ben
bir deniz kenarında
bir takım şeyler düşünüyorum
bomboş, kirli bir iskele
yosunları dalgaların yönünde sallanmaktan yorulmuş
elimde karanfil kokan bir sigarayla denize bakıyorum
ne eksik ne fazla
bundan başka olan hiçbir şey yok
her şey her şeyi, herkes herkesi unutmuş
bir gemi ilerliyor ağır ağır
nereye varır
içinde kimler vardır
nasıllardır
bilmem
bir şeye benzemeyen
ruhumu yontarak güzelleştirmeye çalışıyorum yıllardır
hoş, daha da berbat ediyorum belki
bilemem
ruhumun görüntüsüne bakacağım bir ayna icat etmedi henüz bilimadamları
ruhunun neye benzediğini
ancak başka
birinin gözlerinden öğrenebilirsin
demişti,
ünsüz ünlü bir şair
bir şeyleri eksilten
sessizce yitip giden bir akşamda
26 sene önce doğduğum aydayız
böyle anlarda
bir şiir yazılmalıdır elbet
kurala uymalıyız
keşke ben de her şiir yazan gibi
şair olsaydım
hem belki bir gün
biri de kürsüye çıkıp benim şiirimi okurdu bakarsınız
fonda ezginin günlüğü şöyle haykırıyor kendini rüzgarın insafına bırakmış dalgalara:
“bakakalırım giden geminin ardından,
atamam kendimi denize
dünya güzel…”