23 Şubat 2017 Perşembe

kendi içimdeki bütün sokakları ezberledim, en başa dönüyorum her gece. her gece yeni baştan başlıyor her şey.
gece yaradır biraz da. yansımasıdır hatırlanmak istemeyen bir şeylerin.
*yani, dünyanın yasıdır gece.

bir savaşın en kanlı yerindeyim. bir savaşın en kanlı yerindeyim de sanki, ateşkes ilan edecek herkesi öldürmüşler. bulamıyorlar beni, bulsalar savaş bitecek. saklanmıyorum da he. teslim olmak için beyaz bir bez parçası arıyorum. her yer kan revan. bütün beyazlar ya kan kırmızı, ya zift siyah. elimden bir şey gelmiyor. koşuyorum, nefessizim. umut edecek bir şey yok. sağ ya da ölü, bir savaştan geri dönmek ölmekten iyi midir? sanmam.
savaş filmlerinin başında atılan ilk kurşunla ölen herhangi bir figüran olmalıydım oysa ki. benden iyi bir başrol olmaz. kim yazdı lan bu senaryoyu?
yine ne saçmalıyor bu adam. ne gerek var bunca lakırdıya. yine mi hüzün anasını satayım. dediğinizi duyar gibiyim. ben de diyorum çünkü bunları kendime.
hiçbir vasfı olmayan, hayatında hiçbir güzellik barındırmayan, yaşamını yalnız başına sürünerek eskiten bir adamın eline kalem verir, bir de üstüne yazma vasfını yüklersen olacağı buydu tanrım. ne bekliyordun? söyle şunlara lütfen.
yine de korkmuyorum lan. biliyor musunuz. korkmuyorum hiçbir şeyden. ölmekten mesela. yarım kalmaktan. yarım kalacak hiçbir şeyim yok. son çeyreğini çoktan harcadım sahip olduğum bütün güzelliklerin.
ama yeniden harcamak isterdim bir güzelliği. bencilce harcamak. bencillik mi bu yaptığım, diye düşünmeden harcamak isterdim bir mutluluğu.
çok değil be, aralamak isterdim bir gönül penceresini. bir çiçek bahçesinden bir saksı çalmak isterdim. odamın başköşesinde muhafaza etmek isterdim bir çiçeği köklerinden ayırmadan.
caniler, ölü çiçekler armağan ediyorlar sevdiklerine. bu mu lan sizin sevginiz demek istiyorum bazen. genellikle diyorum da. genellikle bir şeyler diyorum ben. kimse duyuyor mu diye sorarsanız, bilmem.
birileri bir şeyler buluyor bu satırlarda, birileri yine bir şeyler bulacak bu satırlarda. bir ben bir şey bulamıyorum bu satırlarda. bu satırlarla bir şeyleri yitirdiğim doğrudur ama.
ulan hiç mi güzel bir şey olmayacak, hiç mi güzel şeylerden bahsetmeyeceğim.
laf ü güzaf.

aranızda doktor var mı? benim yaşarken narkoza ihtiyacım var. uyanık olduğum her dakika uyumak istiyorum. fizyolojik bir uyku hali değil elbette bu. başka türlü bir şey.
bu yazıyı yazmaya başlamadan önce aklımda hiçbir şey yoktu. keyfim de yerindeydi hatta. beşiktaşım kazanmış, daha ne olsun. yıllarca tutunduğum tek şeydi beşiktaş. hüznümü, hüznüne katıp kendimi avuttuğum tek şeydi. şimdi işler iyi gidiyor. memnun musun bu durumdan deseler, memnunum ama ne tepki vereceğimi bilemiyorum, derdim. dibe çökmüş hep sevinen yanlarım.
bana uzun zamandır kimse soru sormuyor biliyor musunuz. yani soruyorlar da, meraklarını gidermek için soruyorlar. kimse nasıl olduğumu bilmek istemiyor. bilinecek bir halim yok ya, oda cabası. iyi ki sormuyorlar. sorsalar da söylemem. zaten kimse kimseyi bilmek istemiyor ki, kimse kimseye bilmek için soru sormuyor. öğrenmek istedikleri hep sorduklarından başka.

aşktan bahsetmek istiyorum biraz. sevgiden, sadakattan. mutluluktan bahsetmek istiyorum.
ama kolunu kaybetmiş bir adamın parmaklarını tarif etmesi gibi bir şey oluyor bu. çıkarıp gösteremiyorsan, sevginin de bir anlamı yok, aşkın da. çıkarıp göstermek istiyorum ben bu hayata artık, bir şeyleri. lan benim de çiçekli bahçelerim var demek istiyorum birine. bak burada işte, al, anahtarı bu. bu kapıdan gireceksin, bu pencereden bakacaksın güzelliklerimi görmek için, demek istiyorum. uzun bir yolculuğa çıkmak istiyorum. bu yolları tek başıma yürümekten yoruldum. tek başıma yürümeyi seviyorum, tamam,ama her gün aynı yemek yenmiyor be. ki zaten yemek yemek başka, doymak başka şey. bilirsiniz.

ne kadar alakasız şeylerden bahsediyorum. zihnimi sikeyim. ne diye bunları yazıyorum ki. neyi değiştirecek lan bunlar. hiç. kocaman bir hiç. kocaman bir hiçliğin içine hapsolmuş gibiyim.
her şey soyut sanki. bir karanlığı net görüyorum. gözlerinizi kapattığınızda gördüğünüz manzarayı düşünün, gözleriniz açıkken de öyle olduğunuzu düşünün sonra. bunu düşününce körlere üzülesi geliyor insanın di mi? ben üzüldüm şahsen. ama ben her şeye bakıp, yalnızca işlerine gelenleri görenlere daha çok üzülüyorum. kaldırım taşı kadar değerleri yok gözümde. üzerlerine basıp geçsem içim acımaz. geberin orospu çocukları pankartı asacağım bir gün, bahsi geçenleri yerde gördüğüm zaman. ki göreceğim de. hepiniz göreceksiniz.

neyse işte.
sevmek için, sevilmek için bir şeyler yapmalı. beyazları kirletmekten başka bir işimiz yok mu lan bizim?
nerde o dağların arasından güneşin yükseldiği resimleri yapan eller? görüyorum, yaz kış dumanımız tütüyor. ama güneşi gören yok. güneşi görsek bile, üşüyoruz.

üşümek, soğukla alakalı bir durum değil. öğreneceksiniz. ben öğrendim.
acı, yalnızca bedende açılan bir yaranın kanamasıyla alakalı bir şey değil. bileceksiniz. ben bildim.
dünyevi kazanımlar mutluluk için yetmeyecek. göreceksiniz. ben gördüm.
ve bana bir gün hepiniz hak vereceksiniz.
bir boka yarayacak diye söylemedim son dediğimi, ama elbet aynı pencereden bakacağız dünyaya. aşağı doğru inen bir asansördeyiz. son iki katından birinde işte bu bahsettiğim farkındalık. sona iki kat kala göreceksiniz.
ah ulan diyeceksiniz. ah ulan.
ben dedim.

nihayetinde hepiniz öleceksiniz işte lan.
hepimiz öleceğiz.

aranızda fani olmayan var mı?

1 yorum:

  1. Ölü çiçekler veriyorlar birbirlerine,kaldırım arasında büyüyen çiçeklere hayran olup kaldırımları oraya onlar dikmiyor gibi de seviyorlar çiçekleri.Tuhaf.Haklısınız.Zaten insanın başına ne geliyorsa ince düşünmekten geliyor.Belki de sadece düşünmekten..

    YanıtlaSil