22 Mayıs 2018 Salı

beni ben yapan faaliyetleri icra edebildiğim tek yer ‘yalnızlık.’

bu nedenle beni yalnızlığıma iten insanlara, olaylara minnettarım. mutluyken, kalabalıkken üretemiyorum. kişisel gelişimim adına, kendimi tamamlamak adına hiçbir faaliyette bulunamıyorum. dünyada gezinip duran bütün beyinsizler gibi, yalnızca iyi hissetmek uğruna harcıyorum yaşam enerjimi. ve bundan rahatsız da olmuyorum. sahte, eğreti bir mutluluk perdesi çekiliyor gerçeklerle arama, dünyadan ve gerçek yaşamdan bihaber bütün gerizekalılar gibi. kalabalıkken herkesleşiyorum. beni toplumdan ayıran köşelerim törpüleniyor. bu nedenle beni yalnızlığa sevk eden insanlara gerçekten minnettarım. en çok da kendimle başbaşayken anlıyorum bunu. misal bugün, sabah kalkıp bir saat gitar çalıştım, sonra bir buçuk saat kitap okudum, antrenmanımı yaptım, yeni kitap projesi üstüne çalıştım. çünkü bir ilişkinin veya bir arkadaş grubunun mensubu değilim. çünkü telefonum daha az çalıyor, çünkü gelen bildirimlere daha az bakıyorum. eğer tek başına olmasaydım bunların hiçbirini icra etmeyecektim. etsem bile yarım yamalak, sırf adı olsun diye yapacaktım. birini veya birilerini mutlu etmek uğruna kendimi ihmal edecektim. herkese benzeyecektim yani. hani şu sevgilisiyle bir masada oturup kahve içerken, arka masadaki karşı cinslerini süzen herkese; whatsapp son görülmelerine dayalı ilişkiler yürüten herkese… örnekler çoğaltılabilir ama, uzatmanın lüzmu yok. siz kimlerden bahsettiğimi anladınız nasılsa.

eğer dünyaya ve insanlara yüksek bir yerden, herkesin beni duyacağı şekilde seslenebilecek olsaydım: “herkesin tek başına yürünecek bir yolu olmalı.” diye bağırırdım. herkesin, kendisine ulaşmak için böyle yolları yürümeye ihtiyacı var çünkü. yalnızlığa, cesarete, mutsuz olmayı göze almaya ihtiyacı var. aksi takdirde yaşamın sonuna geldiğimizde; mutsuz bir aile, bir ev, bir araba, başarısız sonlanan bir hayat bırakacağız geride. yaptığımız tek şey bu olacak.

kendinize neden bunu yapıyorsunuz ki? milyarlarca insan böyle yaşayıp, böyle ölüyor zaten. bir tanesine daha ihtiyacı yok bu dünyanın. özellikle de bu ülkenin; çoğunluk gibi düşünmeyen, çoğunluk gibi yaşamayan, çoğunluk gibi konuşmayan insanlara ihtiyacı var. salın gitsin ya. salın gitsin amına koyayım. ölümden öte köy mü var? işi, gücü, insanları, olayları, derdi, kederi; kariyeri, başarıyı salın gitsin.

yola çıkın. ''yolculuk bize kendimizi geri getirir'' diyordu biri..

sizi mutlu edecek yerlerde, sizi mutlu eden insanlarla, sizi mutlu edecek şeyler üretin. gerisi boş.. vallahi boş. hepsi bitiyor, her şey bitiyor. tüm ilişkilerin, tüm yolculukların sonunda kendinizle başbaşa kalıyorsunuz. yalnızca, kendinize yaptığınız yatırım yanınıza kar kalıyor. gerisi nafile. maalesef.

bakın ne diyor tarkosvki:

"bugünün gençlerinin hatalarından biri gürültülü, bazen neredeyse agresif etkinliklerde bir araya gelmeye çalışmaları. yalnız hissetmemek için bu beraber olma arzusu bence çok talihsiz bir gösterge. her insan çocukluktan itibaren kendiyle zaman geçirmeyi öğrenmeye ihtiyaç duyar. yalnız olması gerekmez ama kendiyle kaldığında sıkılmamalıdır. kendi kendine kaldıklarında sıkılan insanlar bana kendilerine verdikleri değer açısından bir tehlikenin içindeler gibi gelir.“

işte öyle...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder